Previous Next

Bilindiği üzere Vasiyetname ile kişiler, tüm mal varlıklarını veya birtakım mal ve haklarını ölümlerinden sonra geçerli olmak üzere 3. kişilere vasiyet edebilirler. Her şeyden önce bu vasiyetnamelerin kanunda belirtilen şartlara uygun olarak düzenlenmiş bir vasiyetname olması, tüm şartlarıyla geçerli bir vasiyetname olması şarttır. Aksi durumda ise ilgililerin Vasiyetnamenin İptali davası açarak vasiyetnamenin iptalini sağlamaları mümkündür. Vasiyetname ile kişiler tüm malvarlığını veya kesirli bir oranını 3. Kişiye vasiyet etmişler ise vasiyetname lehdarı atanmış mirasçı sıfatını kazanır. Belirli mal vasiyetlerinde ise vasiyet lehdarı ise vasiyet alacaklısı sıfatındadır.

Miras bırakanın sağlığında kendi üzerine kayıtlı bir malvarlığı değerini mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla başkasına devretmiş ise muris muvazaası olarak nitelendirilebilir ve bu tasarrufun iptali sağlanabilir. Miras bırakan kişinin, bedelini kendisi ödeyerek 3. Kişiden bir mal satın alması ancak bu taşınmazı yasal mirasçılarından biri üzerine kaydettirmiş olması ise yerleşik içtihatlara göre muris muvazaası olarak nitelendirilemez.

Bir kişinin gerçekte sahibi ( maliki ) olduğu bir taşınmazın, bir takım sebeplerle başka bir kişi üzerine tapuda kaydedilmiş olması halinde ise İnançlı İşlemin varlığından söz edilebilir. İnançlı işlemin varlığı ancak taraflar arasında yapılmış olan yazılı delil – sözleşme  ile ispatlanabilir. İnançlı işlemlerde gerçek malik ‘’inanan’’, geçici malik ise ‘’İnanılan’’ olarak adlandırılır. İnanç sözleşmelerinde inanılan ve inanan karşılıklı edimler yüklenir. İnanılanın yükümü malı inanana devretme borcudur. İnanılanın, malı devretme borcunun muaccel hale gelmesine rağmen devretmekten imtina etmesi halinde, inanan tarafından hukuki yollara başvurularak malın devri sağlanabilir.

Bahse konu bilgiler her somut olayın özelliğine göre ayrı değerlendirmelere tabi tutulabilir. Konuların her iki tarafı halinde olunması durumunda, Bu konuda uzman bir Avukattan yardım alınması tavsiye edilir.